Biriciklik İlkesi ve Metot Karmaşası
Genel olarak öğretmenler derse planlı ve şevkle başlarlar. Vereceği konunun kazanımlarının yanında dersinin her öğrenci için eğlenceli olmasını, ilgiyle dinlenilmesini hedeflerler.
Diğer alanlarda olduğu gibi eğitim-öğretimin pratiği de daha farklı gelişebilir. Bir öğretmenin yetkinlikleri arasında hem kendi hem de öğrencilerinin merakını ve şevkini her şeye rağmen canlı tutması ve sürpriz krizleri iyi yönetmesi yer almaktadır. İnsan organiktir, mekanik değil. Hedef saplantılı olmak, öğretmen becerilerinde pozitif ayırıcı bir etken değildir. Öğrencilerimiz, geleceğimizin teminatçısı olmakla birlikte şahsi projelerimiz değillerdir.
Günümüzde öğretmen merkezli öğretimden uzaklaşıldığı aşikardır. Bu olumlu bir gelişmedir. Ancak şimdi yeni bir sorunumuz vardır. Farklı öğretim metotlarında kaybolan öğretmenler, öğrenciler ve dersler.
Her insan bir alemdir. Bu düşünce merkeze alındığında, bir sınıfta ortalama yirmi birbirinden farklı ya da benzer alem vardır. Karşılarında ise sadece bir alem olan öğretmen vardır. Bir öğretmenin tüm öğrencilerini kuşatarak eğitim-öğretime devam edebilmesi için öğrencilerinin gelişimsel özelliklerine, müfredata hakim olması, öğrencilerini tanıması, uygulanacak metotları iyi analiz ederek, seçebilmesi gerekmektedir.
Farklı yaklaşım ve metotlar, eğitim-öğretimin esaslarındandır. Ancak merkezde eğitim-öğretimin teknik alanından ziyade öğrenci olmalıdır. Öğrenciden kasıt genel olarak sınıfı oluşturan bireylerden ziyade öğrencilerin kendisidir. Burada tümevarım yaklaşımı benimsenmelidir. Kavram karmaşası yaşayan ülkemizde, bu konuda da zihinlerde ve uygulamalarda karmaşalar yaşanmaktadır.
Bir öğretmen planladığı kazanımları, planladığı öğretim yöntemleri ile öğrencilerine verirken “Haydi...” diyen ya da “Artık!” diyen öğrencilerinin beden dillerinden kopmamalıdır. Özellikle küçük sınıflarda, öğrenciler öğretmenlerinden olumlu dönütler almak için taklit ederler ve öğretmenlerini genellikle onaylarlar. Öğren(e)medikleri konuları bile öğrenmiş gibi davranırlar. Bu yaş döneminden sorumlu olan öğretmenler, özgür ortam oluşturmalı, eleştirel düşünmeyi ilk dersten itibaren vermelidirler. Beyin fırtınası niteliğinde sorular sorarak, öğrencilerinin onay merkezli itaatlerine farklı pencereler açmalıdırlar.
Dersler arası ilişkilendirme ile Türkçe içinde matematik, matematik içinde sosyal gibi disiplinlerarası ilişkiler aktif tutulmalıdır. Öğrenilen konunun hayatla ilişkilendirilmesine önem verilmelidir. Bilgi, kitabi olmaktan çıkartılmalıdır. Öğrencinin, bilgiyi taşıyan konumundan, yaşayan konumuna geçmesi; nerede, ne zaman kullanabileceğini anlaması, bilmekten ziyade öğrenmekten zevk alması öncelik olmalıdır.
Öğretmenin bilgiyi verirken kısa dönütler ile öğrenmenin ne durumda olduğunu gözden geçirmesi, sorular ile heyecan oluşturması önemlidir. Hiç beklemedikleri anda gelen soru ya da yapılan mizah; ölmek üzere olan derse yapılan kalp masajı gibidir. Paradoks görseller, sorular ve mizah aktif ancak yerinde kullanılmalıdır.
Beş duyunun derste kullanılması, empati yapabilmenin öğretilmesi, ses tonunun değiştirilmesi, ilginin dersten kısa süreli de olsa başka bir yöne çevrilmesi; öğrencinin dersi sahiplenmesine sebep olur ve hava sirkülasyonu oluşturur.
Bu yöntemler, üst sınıflarda dersi daha eğlendirici hale getirip, her öğrenciyi derse çekerken, küçük sınıflarda yetenekli öğrencilerin boğulmaktan kurtarılmasına, diğer öğrencilerin de farklı bakış açıları kazanmalarına sebep olmaktadır.
Öğretmenlerin kullandığı merak ve öğrenme arasında bağlantı kurma tekniği Neuron Dergisi’nde yer alan araştırma ile bilimsel açıdan da doğrulanmaktadır. İnsanın en yoğun ve temel dürtülerinden biri olan merak üzerine eğitim inşa edilmelidir. Öğrencilere “Merak, ilmin hocasıdır.” manası verilirken “En büyük ilim, nerede duracağını bilmektir.”düsturunu hissettirmek de günümüz jenerasyonu için önemlidir.
Öğrencinin merkeze alındığının kanıtı; öğrencilerin biricikliğinden bağımsız bilinçsizce kullanılan farklı ve popüler eğitim-öğretim metotlarından ziyade özenle seçilen yöntem, kullanılan teknik, zaman zaman yapılan geri dönütler, bu dönütler sonucunda ihtiyaç duyulduğunda yapılan revizeler ile planlamada esnek olunmasıdır.
“Eğitimde metot değil, insan kişiliği göz önüne alınmalıdır.” Maria Montessori
İlknur ERKAN
|